Bir abimin, Hakk yolunun kapısını açtığından bu yana iki yıla yakın bir zaman geçmişti. En büyük tesellim bu harika yola adım atabilmiş olmaktı. Burada maksad her ne kadar hedefe varmak olmasına rağmen, "Hakka eremezsek de, topal karınca gibi, yolunda bâri ölürüz!." avuntusu ile, her AN , yeni duygular, yeni bilgiler ve yeni hallerle tanışarak , bu mübârek yolun farkını fark ederek, kaderimizle, ve kadarımızla yaşamaya devam ediyordum. Son zamanlarda, mübârek Abimin, işleri çok yoğun olduğundan, her arayışımda ona ulaşamıyordum. Bu bende biraz hüzün meydana getiriyıordu. Bir gece enteresan bir rüyâ gördüm. Çok canlı, uyanıkken yaşıyormuş gibi... Bir binanın merdivenlerinden çıkıyorum. İnen-çıkan insanlar o kadar kalabalık ki... Sıkıntı ile beşinci kata kadar çıkıyorum. Beşinci katın kapısına geldiğim de, kapıyı açık buluyor ve içeri giriyorum. Fakat en üst kat, sonsuz bir deniz ve kumsalı var. Kıyıya yakın bir yerde, Abim, arkası dönük bir beyle hararetle bir şeyler konuşuyor. İkisi de suyun üstünde, batmadan duruyor, ve konuşmaya devam ediyorlar. Ben, yüksek bir sesle " Abi! Abi!. " diye sesleniyorum. Fakat bir türlü sesimi duyuramıyorum. Onlar devâm ediyorlar. Çok üzgün ve kederli olarak, geri dönmeye niyetleniyorum. Adımımı yarım olarak dışarı atıyorum, ama ağlamaktan gözlerimde sonrada sürülmüş âhiret sürmelerim akmış. ?Ben nasıl diğer insanların arasına dönerim, artık işâret konmuş bana!? diye, tekrar geri giriyorum. Abimlerin bulunduğu yerin biraz ötesinde birini görüyorum. Onun bulunduğu sahil pırıl, pırıl gümüşten sanki. Hiç kum yok. Deniz de masmavi, üstü bembeyaz bulutlarla kaplı. "Gel evlâdım gel! Geri dönme. Ben seni bu sahilden denize erdireceğim!." Diye elini sallıyarak, beni dâvet ediyor. Dikkatle baktığımda, yaşlı aydınlık yüzlü uzun boylu, zayıf nâif birisini görüyorum. ve adımlarımı o tarafa doğru atarken uyandım... Bu rüyayı birkaç gün sonra Abime anlattım. "Kızını da al gel!. Seni birisiyle tanıştırmanın zamanı gelmiş!"dedi. (Kızım da Abimi çok sevmiş, daha sonraki bir kaç defa ailelerimizle yaptığımız görüşmelerde, Abim eşime değil de, kızıma kendini kabul ettirebilmişti... Kızım o zamanlar ondört yaşlarındaydı... Oğlum da on iki yaşlarında... Abimi o da çok sevmesine rağmen, daha sonraları, genellikle Ankara'ya, kızımla gitmek durumu hasıl olduğundan oğlum biraz kıyıda kenarda kaldı... Ama her zaman iki büyüğümünde dualarına mazhar oldu. Hamdolsul Allah'a!..) Kızımla berabar Ankara?ya gittik. Bir günlüğüne Abimin misâfiri olduk. Ertesi günü bizi bir apartmana götürdüler. "Parlar Apartmanı" Yavaş yavaş merdivenlerden çıkarken, inenler çıkanlar vardı. gelip, gidenler... Beşinci kata gelince zili çaldık. En üst kat, teras kat.. İçeri kabul edildik. Oturduğum yerden karşıda gökyüzü görünüyordu. Masmavi deniz gibi gök yüzü, pamuk gibi bembeyaz bulutlarla kaplıydı. Birden gördüğüm rüya hatırıma geldi. Tam bunları düşünürken içeri, beklediğimiz Zât-ı Muhterem girdi. Beni gümüş sahilden, denize girdireceğini söyleyen, geri gitmemem için beni iknâ eden, mübârek insanın tâ kendisiydi. Onu görür görmez, ağlamaya başladım. Gözümdeki siyah sürmeler yanaklarıma aktı. Yüzüm karman çorman oldu. Bir mendil verdiler makyajlı yüzümü sildim. Hacı Ahmet Kayhan Efendi Hazretleri kaddesallahu sırrahu beni bir evliyâ gibi karşıladı. Ne kızıla boyalı saçlarıma, ne rujlu dudağıma, ne de uygunsuz kılık -kıyafetime baktı. Sanki yıllardan beri tanışıyormuş gibiydik. Gönül göğümde bir güneş doğmuşcasına, yıldızlar söndü birer birer. Ay yüzüne peçe gerdi. Ne mübarek bir insandı. Kalbime kalbinden öyle bir feyz akıyordu ki, otuzyedi yaşıma gelinceye kadar, böyle bir şey ne yaşamış, ne de şâhid olmuştum. O gün "Muhammedî" olmanın anlamını , "Muhammedî" olmuş o mübârek Zâttan öğrenmeye başladım. Kısaca, dostlar, ben "Dede"ye âşık oldum. İlahî AŞKın nârına yanmaya başladım o gün. Nasıl anlatabilirim ki ... Ancak bu kadar işte!.. Eren eşiğinden girmiş, mübârek veliyullah eli öpmüştük Hamd-ü senâlar olsun Rabbülâlemine. Boşalan akülerin ceryanla doldurulması gibi, görünmez ama hissedilir bir ilahî kaynaktan, can ceryanım, artırılarak, Bedenime, Kalbime ve Ruhuma Dirilik verildi. İçimde sızlayan yaralarım sarıldı. Sanki tüm hücrelerim yenilenmiş gibi, enerji dolu olarak memleketime döndüm. Eczaneme gelen lere devranışlarım, tavırlarım değişti. Daha candan, dah neşeli, daha olumlu davranıyordum. Bu arada ibâdetlerime devam ediyor, çokca kitab okuyor, Allah Dostlarının hayatlarını inceliyordum. Onbeş günde bir veya ayda bir, Dedemizi ziyaret ediyor, kendimi tâzeliyor ve geri dönüyordum
30.01.2013
IP: 85.98.**.***